Zeynep 11 aylıkken yürümeye başlamıştı. Babasıyla ben çok mutlu olmuştuk çünkü "yürümeye başlayınca asıl görüceksin zorluğu" diyenlerin aksine benim kızım herşeyi kendi yapmaya başlamıştı. Çok düşen bir çocuk değildi. Herseyi de karıştırmazdı. O yüzden peşinden koşmadık hiç. İşte o 1 yaşla 1,5 yaş arası o kadar güzel geçmişti ki... Çok güzel anlaşıyoduk zaten konuşmaya da başlamıştı. Derdini anlatabiliyodu artık. Eskiden anlatamayınca ağlama krizlerine girebiliyoduk :) Kendi kendine oynamalar başladı. Eskiden yaka iğnem olarak gezen kızım şimdi çevresiyle de ilgilenmeye başlamıştı. Eeee ne de olsa özgürdü artık istediğini yapıyodu :)
Hiç unutmuyorum birgün dışarı çıkıcaz hiçbir zaman giydirdiğim kıyafete karışmayan ses etmeyen kızım bir anda onu giymem bunu giymem demeye başladı. Tabii ben panik bi şekilde ne giydirmeliyim diye düşünürken bir anda kendini yerlere atarak ağlamaya başladı :) n'olduğumu şaşırdım. Duyan dövüyorum etinden et koparıyorum zanneder... Ben boş gözlerle ona bakarken bildiğiniz gözyaşları sel bi şekilde kendini ordan oraya atıyodu. Bakıcımız hemen kucağına alıp susturmaya çalıştı tabii ama kızım nuh dedi peygamber demedi... Ne dışarı çıkabildik ne başka bişey yapabildik...
Bu tavırları ilerleyen günlerde de devam etti. Ne dışarı çıkarken mont giydirebiliyodum ne de hava soğuksa kalın birşey... Bildiğiniz yazlık kıyafetleri hurçlarından çıkartarak bunları giyicem diyodu.
Bunun dışında normal konuşurken ya da gezerken bir anda ağlama nöbetine tutulması ve bazı şeyleri tutturması da eklendi. Bir yere gidiyoruz oyuncak al diye tutturduğunda HAYIR kelimesini asla kabul etmeyerek kendini yerlere atmaya başladı. Düşünün hem insanlar size bakıyo hem de çocuğunuz pis yerlerde sürünerek ağlıyo... Sinirden gözlerimin yaşardığını hatırlarım yani.
İnsan hayatında kocasına hatta annesine babasına bu kadar sabır göstermezken çocuğuna bu özveride bulunması gerçekten ama gerçekten Allah'ın annelere verdiği bir mucize diyebilirim.
Aaa birde yemek olayını unutmamak lazım. Zaten her zaman zor yemek yiyen kızım artık sapıtmışçasına yemek yememeye direnerek artık bizi yerlerde süründürüyodu...
Bunları yazarken Allah'ım neler yaşamışım diyor insan...
Tabii ben bunların "2 yaş sendromu" olduğunu anlıyorum ama nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum. İnternetten araştırdım fakat bu iş pedagoga kadar gitmeli mi işte onu bilemedim. Bu yüzden Zeynep'in bu yaptıklarını hepsini not aldım ve koştur koştur doktora gittim herşeyi anlattım.
Doktorumuz çok normal bir süreçten geçtiğimizi bunun bir sorun olarak görmememiz gerektiğini söyledi. Çocukların artık kendi benliğini farkettiklerini ve "bende burdayım benimde isteklerim var" dediğini belirtti. Onlarla çatışmak yerine onları anlamaya çalışmamamızı, eğer hala tutturmalar ağlamalar devam ediyosa görmezden gelerek tepki vermememiz gerektiğini çünkü ağlayarak herşeyi elde edemeyeceklerini anlamaları gerektiğini söyledi. Bu sürecin uzamasında pedagogtan yardım almamızı belirtti.
Doktorla konuştuklarımızı kocama da aktardım, bakıcımla da paylaştım. Fakat ailemizin artık emektarı olan bakıcımız maalesef bunu yapamayacağını ağlamasına gönlü el vermeyeceğini söyledi :))))) Gülüyorum çünkü biz Türk insanının yaptığı hata o. Kadını da yargılayamıyorum Zeynep ağladı mı o da ağlayan bi karakter... Dayanamıyo kendisi çok düşkün ve zaafı var...
Ama bu seferde şöyle bir dönemden geçtik; ağlama krizlerinde babayla ben tepki vermeyen ebeveynler, diğer bir tarafta da her dediğini yapan bakıcımız :) Hani Allah'tan bize düşman olup ona bağlanmadı ama akıllı olan cadı kızım bu seferde onu kullanmaya başladı...
Zaten 2,5 yaşından sonra Zeynep'i okula vermeyi düşündüğüm için bakıcımla yollarımızı ayırdık (Allah var onun dışında kızıma çok iyi baktı kadın) ve sıraaa geldi ipleri elime almaya :))))
Artık Zeynoyla başbaşaydık...
Öncelikle şunu söyleyeyim hiç kolay bişey değil. Yani Ally Mcbeal'i izleyeniniz varsa şu söyleyeceklerimi anlar: bazen beni o kadar zorluyordu ki kızıma saldırdığım anlar gözümün önüne saniyelik gelip gidiyodu ama ona rağmen sahte gülümsememi eksik etmiyodum ve sabrediyodum :)))) hangi anne bunu hissetmedim derse gerçekten tebrik etmek istiyorum kendisini...
Gün geldi, kendini yerlere atarak ağlayıp hem beni rezil etti hemde kendini parçaladığı zamanlar olup hiç görmemezlikten geldiğimde etraftaki insanlar tarafından "cık! cık! anneye bak" diye laflar yedim. Gün geldi benimde gözlerim yaşarıp ağladığım oldu. (Ama ona göstermedim. Siz siz olun asla zayıflığınızı göstermeyin) Ama ne babası ne de ben bir adım geri atmadık. Hiç tepki vermedik görmemezlikten geldik. O da haliyle anladı ağlayarak birşey elde edemediğini. Okulunda bunda çok etkisi oldu. Orda enerjisini attığı için ewe geldiğimizde ya da dışarda daha pozitif oldu. İletişimi güçlendi.
Yani sonuç olarak napıyoruz baktınız ki mızmızlanmaya başlıyo hemen dikkatini dağıtacak birşey bulun (oyun gibi) ve sakinleştiğinde önüne seçenekler sunun. Mesela "Hava çok soğuk ve sıkı giyinmemiz lazım. Gri hırka mı Kırmızı hırkayı mı tercih edersin?" Ya da oyuncak diye tutturursa "param yok maalesef annecim alamam" gibi yani HAYIR kelimesini az kullanmaya çalışmalıyız. Ama baktınız ki ağlama krizleri başlıyo işteee en zor yer ama hiçbirşey olmamış gibi davranıyoruz. (Yürüyosak yürümeye devam ediyoruz gibi)
Yani siz annelere diyorumki sabır sabır sabır. Arada bir nüksediyo kendileri bir anda hortluyo ama artık ne yapacağımızı bildiğimiz için kontrol elimizde, artık insan alışıyo otomotik ne yapıcamız belli... Umarım bu yazdıklarım yardımcı olmuştur size :))))
Selen
Selen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder